8 Haziran 2012 Cuma

kayıtsız









Evden kendini dışarı atıp sokaklarda yürümeye başladı. Kafasının içinden, saçlarını savuran rüzgardan daha hızlı geçiyordu düşünceler. Umutsuzluk hissediyordu içinde, derin koyu renkte ve kıvamda bir umutsuzluk. Oysa mutluydu hem de çok. İmrenilesi derecede. Kıskanılası hatta. Neden bu duyguyu misafir etmek zorunda kalmıştı o halde?


İnsan çevresinden bağımsız değildir elbet. Eninde sonunda çevresel faktörler, kişinin alanına sızıntı yapabilir. Kendi kapılarını kapatabilir, bir odanın, bir evin, bir sarayın, bir arabanın içinde izole olarak duygularını yaşayabilir ama günü gelip kabuğundan dışarı başını uzattığında gördükleri, bir anda atmosferini değiştirebilir. Duyarsız olmayı, bilmemeyi, öğrenmemeyi öyle isterdi ki. Ama görüyordu, farkındaydı herşeyin. Bilgi, bazen çok ağır geliyordu. 


Uzakta bir tarihi bilmek istemiyordu mesela, gitmek istediği, olmak istediği yerin koşullarını öğrenmek istemiyordu, zorunluluğun dayattığı şartları görmek ve uymak istemiyordu. Biyolojik saati belki de huysuzluk yapmaya en yatkın zamandaydı ama o bunu bile bilmek istemiyordu. 


Başını kaldırdığında sahile geldiğini farketti. Kendi içi gibi kabaran dalgalarla, rüzgarla karşı karşıyaydı. Öylece durdu ve rüzgarın yüzünü, saçlarını yalamasına kayıtsızca bıraktı kendini.
















not : görsel şurdan alınmıştır.







2 yorum:

  1. Ellerine sağlık ne güzel yazmışsın.
    madambfashion.blogspot.com
    bende beklerim bloguma

    YanıtlaSil
  2. Yorum bırakıyorum şekerim. görsellerin hep nefis:-) yazını eleştirmek haddim değil .. gene beni yazmışsın:-)

    YanıtlaSil

{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-


Dikkat Spama düşen yorumlar denetimden geçerek yayınlanacaktır.

:)

;)

:D

:(

=(

:@

:X

:O

:P

:F

:Y

:A

<3


:T

:H